Şansa körü körüne bağlanmanın doğru olmadığını düşünüyorum. Şanssızım demek doğru tabir değil. Elbette şans denen şey vardır o da kısmet. İnsanlar bir şeyleri kendi emekleriyle kazanarak elde ederler. Hiç bir şey yapmadan bekleyip sonra da şanssızım demek bana göre yanlış. Bir şeylerin gerçekleşmesini istiyorsak çabalamalı, cesaret göstermeli hatta riske girmeli. Çünkü risk olmadan elde edilemeyecek şeyler vardır. Engellere boyun eğmemeli, onları aşmak için gayret göstermeliyiz. Ancak bu şekilde isteklerimize ulaşabiliriz. Fakat bu uğurda başkaları hiçe saymak uygun olmaz. Hem kendimizi hem başkalarını düşünmek zorundayız. Bir toplum içinde yaşıyoruz. Bundan ötürü başkalarının haklarını göz ardı etmemeliyiz. Herkese saygı göstermek durumundayız.
acemi edebiyatçı
11 Mayıs 2016 Çarşamba
Köylü ile Bülbül
Köylünün kendi elleriyle oluşturduğu bir bahçesi varmış. Bu bahçede de güller varmış. Köylü bu güllerden birini çok severmiş.
Bir sabah gülünü sevmeye gitmiş ama bir de ne görsün? Bülbül yüzünü güle sürüp gülün yapraklarına zarar veriyormuş. Sinirlenen köylü bülbülü kafese kapattı. Bülbül neden kafese kapatıldığını anlayamadı ve sordu:
-Beni neden kafese kapattın? Suçum ne? dedi.
Köylü:
-Sevdiğime zarar verdin dedi.
Bülbül:
-Güle zarar verdim diye bunları yapıyorsun ama bana verdiğin bu ceza ne olacak? dedi.
Bunun üzerine köylü bülbülü serbest bıraktı.
Bülbül:
-Sen bana iyilik yaptın, ben de sana iyilik yapacağım, dedi. Bahçedeki ağacın altını kaz, orada hazine var dedi. Köylü bülbülün dediğini yaptı ve hazineyi buldu. Köylü bülbüle şöyle dedi:
-Hazineyi gördün de benim sana yaptığım tuzağı nasıl görmedin? dedi. Bülbül:
-Takdir-i ilahi hükmünü gösterecekse göz görmez.
10 Mayıs 2016 Salı
Hayreti-Gazel
Dilerem can oynayup ışkunda cana ten yakam
Raksa girem germ olup meclisde pirahen yakam
Bal ü per yirine bi-perva dil ü can yandurup
İsterem kim ışk odın pervaneden ruşen yakam
Çak çak olmak mukarrerdür hayatum camesi
Dest-i hicranundan olmazsa halas erken yakam
El uzatma har tek damanına bir kimsenün
El elinde olmasun dirsen birader sen yakam
Sözlerümde Hayreti bir suz var kim umaram
Gün gibi bu Rumda Husrev çerağın ben yakam
Lami'i Çelebi-Gazel
Asıl adı Mahmud. Eserlerinden kazandığı parayla geçinen nadir şairlerdendir.
Gerçi hak itdi vücudum hasret-i ruyun senün
Gitmedi dilden heva-yı kadd-i dil-cuyun senün
Anlamı:
Sevgilinin hasretinden toprak olmuş yani ölmüş fakat yine de hasreti bitmemiştir.
Micmer-i canın yakaldan ışk odı ben hastenün
Doydı buy-ı üstühanumdan seg-i kuyun senün
Anlamı:
Micmer, buhurdanlık demektir. Eskiden buhurdana güzel kokular saçılması için amber serpilirmiş. Gönlünü buhurdanlığa benzetmiş. Kemikler gönül buhurdanlığında yanıyormuş ve köpeklerde bu kokudan doymuş.
Cana minnetdür ne navek kim urur ya kaşlarun
Olmışamdur haşre dek candan du'a-guyun senün
Anlamı:
Kaşlar yaya benzetilmiş ve aşığa ok atıyor.
Berk-veş bir dem görinüp gizlenürsin ey peri
Ademiler öldürür vallahi bu huyun senün
Anlamı:
Sevgiliyi bir görünüp bir kaybolması yönüyle şimşeğe benzetmiş. Bu huyu insanları öldürürmüş.
Dem ururmuşsun heva-yı müşk-i zülfinden meger
Bu sebebden can virürmiş ey saba buyun senün
Anlamı:
Şiir yazılan şahsın saçının güzelliği vurgulanmıştır.
Eşiğinde baş komuşsun ol mehün subh-i ezel
Anun içün çarha döndi ey güneş kuyun senün
Anlamı:
Ey güneş ezel sabahı o ayın eşiğine baş koymuşsun onun için senin mahallen feleğe döndü.
Hey nice rind-i cihansın Lami'i sufi-sıfat
Hankah-i çarhı dutdı hay-i pür-huyun senün
Anlamı:
Rind, samimi bir tiptir. Sufi ise dindar görünmeye çalışan kimse. Bu beyitte de nasıl rindsin diyor kendine. Sufiler gibi hay huy edersin diyor.
9 Mayıs 2016 Pazartesi
Klasik Türk Edebiyatı
Bu dala çeşitli adlar verilmiştir: Divan edebiyatı, Eski edebiyat, Saray edebiyatı...
Bu dala mensup ürünler Arapça, Farsça ve Türkçe'nin karışımıyla zuhur etmiştir. Nazım şekilleri; gazel, kaside, mesnevi ve daha pek çoğu. Aruz kalıplarıyla yazılmıştır her biri ve çeşitli sanatlar mevcuttur. Teşbih, intak, tezad, hüsn-i talil, istiare... Şair hayal gücünü kullanarak her biri ayrı şaheserler ortaya koymuştur.
Değişik konulardan da faydalanılmıştır. Tarih, astronomi, coğrafya, peygamberler, ayetler... Şairler bütün bu konulara hakimlerdi. Her konuda bilgileri vardı. Çünkü kendilerini çok iyi geliştiriyorlardı. Halkın çoğu şiir yazar ve okurdu. Padişahlar bile şiir yazarlardı.
Bu edebiyat her şeyden katılarak oluşmuş bir edebiyattır.
Bu dala mensup ürünler Arapça, Farsça ve Türkçe'nin karışımıyla zuhur etmiştir. Nazım şekilleri; gazel, kaside, mesnevi ve daha pek çoğu. Aruz kalıplarıyla yazılmıştır her biri ve çeşitli sanatlar mevcuttur. Teşbih, intak, tezad, hüsn-i talil, istiare... Şair hayal gücünü kullanarak her biri ayrı şaheserler ortaya koymuştur.
Değişik konulardan da faydalanılmıştır. Tarih, astronomi, coğrafya, peygamberler, ayetler... Şairler bütün bu konulara hakimlerdi. Her konuda bilgileri vardı. Çünkü kendilerini çok iyi geliştiriyorlardı. Halkın çoğu şiir yazar ve okurdu. Padişahlar bile şiir yazarlardı.
Bu edebiyat her şeyden katılarak oluşmuş bir edebiyattır.
Türk Halk Bilimi
Türk halk bilimi, Türk dili ve edebiyatı bölümünün ana bilim dallarından biri olmakla beraber ayrıca bazı üniversitelerde tek başına bir bölümdür.
Türk halk bilimi, adından da anlaşılacağı gibi Türk halkının adet, gelenek, inançlarını, oyunlarını, yemeklerini, kıyafetlerini tanıtan bir bilim dalıdır. Diğer bir adı Folklor'dür. Lakin folklor günümüzde halk oyunu diye bilinir. Bu yanlış bir kanıdır. Folklor halk biliminin diğer adıdır.
Bu bilim dalı iyi bir araştırma işidir. Her yeri köşe bucak gezmek lazım, insanlarla konuşmak lazımdır. Bu işi yapanların sevmesi gerek anlayacağınız.
Türk halk bilimi, adından da anlaşılacağı gibi Türk halkının adet, gelenek, inançlarını, oyunlarını, yemeklerini, kıyafetlerini tanıtan bir bilim dalıdır. Diğer bir adı Folklor'dür. Lakin folklor günümüzde halk oyunu diye bilinir. Bu yanlış bir kanıdır. Folklor halk biliminin diğer adıdır.
Bu bilim dalı iyi bir araştırma işidir. Her yeri köşe bucak gezmek lazım, insanlarla konuşmak lazımdır. Bu işi yapanların sevmesi gerek anlayacağınız.
8 Mayıs 2016 Pazar
Ferhad ve Şirin Hikayesi
Azerbaycan'da Erzen kentinin kadın hükümdarı Mehmene Banu kız kardeşi Şirin için bir köşk yaptırmıştır. Köşkü süsleme işini o yörenin en usta süslemeci Ferhad'a verirler. Ferhad çalışırken Şirin'i görür ve ona aşık olur. Mehmene Banu da Ferhad'ı sevmektedir. Bu nedenle Şirin'le evlenmesini istemez. Ferhad bir gezi sırasında Amasya kentinin hükümdarı Hürmüz Şah ile tanışır. Hürmüz Şah Ferhad'ın başına gelenler. dinleyince onu yanına alır. Birlikte Erzen'e giderler. Hürmüz Şah Şirin'i Ferhad için Mehmene Banu'dan ister. Mehmene Banu karşı çıkınca iki hükümdar birbirlerine savaş açarlar. Savaş sırasında Hürmüz Şah'ın oğlu da Şirin'e aşık olur. Savaş sonunda yenilen Mehmene Banu her şeyi bırakarak kaçar. Şirin Amasya'ya getirilir. Oğlunun da Şirin'e aşık olduğunu öğrenen Hürmüz Şah güç durumda kalır. En sonunda Ferhad'd başarılması güç bir iş verir ve bu işi başarması koşuluyla Şirin'e kavuşabileceğini söyler. Ferhad Amasya yakınlarındaki bir dağı delecek ve kente oradan su getirecektir. Ancak bu işi başarırsa Şirin'le evlenebilecektir. Ferhad büyük bir coşku ile işe koyulur ve bir süre sonra işin sonuna yaklaşır. Ferhad'ın bu işi başaracağını anlayan Hürmüz Şah çalıştığı bir dağda Ferhad'a yaşlı bir kadınla Şirin'in öldüğü haberini yollar. Bu yalan habere inanan Ferhad Şirin'in ölüm acısına dayanamaz ve dağları deldiği gürzünü canına kıymak amacıyla havaya fırlatır ve yere düşen gürzün altında kalarak ölür. Ferhad'ın ölüm haberini alan Şirin'de bir hançerle kendini öldürür. İki sevgiliyi yan yana gömerler.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)