31 Mart 2016 Perşembe

İçimizdekiler













Kimi zaman hüzün vardır içimizde. Elden bir şey gelmemesinin hüznü... Sevdiğiniz insan üzülürken sizin hiç bir şey yapamıyor oluşunuz verdiği acı... Bundan daha büyük acılar var mıdır? Biri sizin gözünüzün önünde acı çekiyor ve siz sadece bakıyor ve dua ediyorsunuz. Ya da elinizden bir şey geliyordur lakin onu yapmanızda sevdiğinize acı verecektir.
Üzülürken saçtığımız yalancı gülümsemeler... İşte insanın olmanın zorluğu... 

30 Mart 2016 Çarşamba

Mithat Cemal Kuntay



Bugün Mithat Cemal Kuntay'ın ölüm yıl dönümü. 1885 yılında İstanbul'da doğmuş. 17 yaşında babasını kaybetmiş ve ailenin yükünü omuzlarına almış. Öğrenciyken gazetecilik, öğretmenlik, avukatlık yapmış. İlk şiirlerini bu dönemde yayınlamış. 1903 yılında Mehmet Akif Ersoy ile tanışmış. Son dönem şiirlerinde Yahya Kemal Beyatlı'dan etkilenmiş.
Eserleri
-Mehmet Akif (biyografi)
-Nefais-i Edebiyye (antoloji kitabı)
-Üç İstanbul (roman)

29 Mart 2016 Salı

Kelimelerin Dünyası

Yakmak ve yanmak fiilleri birbirinden farklı anlamlara sahip. Yanmak; bir şeyin geriye dönmesidir. Yanlış, yanılmak, yankı, yanılgı yanmak fiilinden türemiş kelimelerdir.
Uz; usta demek. Uzman bu kelimeden türemiştir. 


28 Mart 2016 Pazartesi

Farsçadan Türkçeye Geçmiş Kelimeler

Çoğumuz bu kelimelerin Farsçadan dilimize geçmiş olan birleşik kelime olduğunu bilmeyiz.
Ser-hadd (sınır başı)
Ser-maye (ana para)
Mir-kelam (söz beyi)
Ber-a-ber (yanyana)= Bu zarf grubudur.




27 Mart 2016 Pazar

Ağaçların Sevgiliyle Kıyaslanması

Divan edebiyatında sevgili uzun boylu düşünülmüş ve servi, şimşir ve ardıç ağaçlarıyla kıyaslanmıştır.







26 Mart 2016 Cumartesi

Divan Şiirindeki Simgeler

Divan şiirinde kırmızı lale kadehe, kırmızılığı da şaraba benzetilir. 


Gül kıvrımlı olması yönüyle kulağa benzetilir.


 Saç sümbüle, kaşlar yaya benzetilir.


Kirpiklerde oka benzetilir ve bu ok aşığın kalbine saplanır.

25 Mart 2016 Cuma

Türkçeyi Bildiğinden Emin Misin?

Bende bu zamana kadar Türkçeyi bildiğimi sanıyordum ama yanılmışım. Her gün yeni şeyler öğreniyorum. Aslında çakmak taşı bildiğimiz çakmak taşı değilmiş. Çakmakta çakmak değilmiş. Çakmak fiili bir şeyi kesmek parçalamak demekmiş. Çakmak taşı da bu kesme işini yapan taşın adıymış.




Çakmak taşı üstteki resimde gördüğünüz taş. Bu taşı büyük bir tahtanın üzerine çakarlarmış, öküze bağlarlarmış ve buğdayla sapını birbirinden ayırırlarmış. İşte tahta aşağıda.


Çakı da çakmak fiilinden türemiştir.

24 Mart 2016 Perşembe

Sokaklar

Havalar ısınmaya başladı. Kuşlar cıvıldıyor artık. Her yer rengarenk lalelerle dolu, sümbüllerin kokusu uzaktan duyuluyor ve çayırlarda papatyalar etrafı güzelleştiriyor. Dedeler de kışın kaldırdıkları bisikletlerini çıkartıp tekrar sürmeye başladı. Herkes sokaklarda... Güneş ve yağmur damlaları bile sokakta... Sırayla ortaya çıkıveriyorlar kavga etmeden.





22 Mart 2016 Salı

Türklerde Tabiat Kültleri


Kült, yüce ve kutsal olarak bilinen varlıklara karşı gösterilen saygı ve onlara tapınma anlamına gelir. Eski Türklerde Ötüken Dağı önemlidir.





Ötüken Dağının olduğu Ötüken ormanı da kutsaldır. Köktürkler ve Uygurlarca kutsal kabul edilir. 


Altaylı kavimlerde çam ve kayın ağaçları külttür. Çınarda Türklerde önemlidir.








Hayvan kültleri arasında geyik, kurt, ayı, kartal vardır.






21 Mart 2016 Pazartesi

Geleneksel Meslekler

Bugün sizlere unutulmuş meslekleri tanıtacağım.
NALBANTLAR:At, eşek, katır gibi binek hayvanlarının toynaklarına nal çakma zanaatıdır.














AŞLAMACILIK:Aşlama meyan kökü adı verilen bitkiden yapılır. Meyan kökü kurutulup kazanda kaynatılır. Daha sonra soğutulup süzülür. Şeker katılıp şerbet haline getirilir. Soğuk içilir. Özel semaverlerde taşırlarmış.






meyan kökü













HALLAÇLIK:Yünü ve pamuğu yay ve tokmak gibi özel aletlerle kabartma işidir. 









ISTAR DOKUMACILIĞI:Ağaç ya da demirden yapılmış olup çul, çuval.heybe, kilim dokumaya yarayan bir el tezgahıdır. El tezgahlarında bu malzeme dokunurken ön yüzlerine geleneksel Türk motifleri işlenir.

ÇERÇİCİLİK:İğneden ipliğe, boncuktan oyuncuğa her türlü nesneyi binek hayvanının üzerinde köy ve mahalle mahalle dolaşıp satan seyyar satıcılara denir.


20 Mart 2016 Pazar

Falih Rıfkı Atay

Bugün Falih Rıfkı Atay'ın ölüm yıl dönümü. Bu yüzden bugün ondan bahsetmek istedim.
Ailesi Sakarya'dan İstanbul'a göç etmiş. 1894 yılında İstanbul'da dünyaya gelmiş. Darülfünun Edebiyat Fakültesi'ni bitirmiş. I. Dünya Savaşı'nda yedek subay olarak Suriye'ye gitmiş. Kurtuluş Savaşı'nda Yunan ordusunun yıktığı yerleri saptamak üzere tüm Anadolu'yu dolaşmış. 27 yıl milletvekilliği yapmış. 


ESERLERİ
-Çankaya
-Zeytindağı
-Mustafa Kemal'in Mütakere Defteri
-Pazar Konuşmaları








19 Mart 2016 Cumartesi

Türkçe Kelimeler

Bazı Türkçe Kelimelerin nereden geldiğine şaşıracaksınız. Sab eski Türkçe'de söz demek. Günümüze sav olarak gelmiş ve savcı bu kelimeden türemiş. Say fiili -i yapım ekini alarak sayı kelimesini oluşturmuş ve sayın, saygın bu kökten gelmiş. Oku- fiilinin hiç kullanmadığımız hatta bilmediğimiz bir anlamı varmış. Çağırmak davet etmek anlamları varmış. Eskiden biri çağrılacağı zaman notlarını okla atıp iletirmişler. Bu sebepten ötürü okumak kelimesinin kökü ok'tur ve çağırmak anlamına gelir.


18 Mart 2016 Cuma

Güneş Kasidesi




Üst tarafta resmi olan şair 15.yüzyılda yaşamış Ahmed Paşa'dır. Güneş Kasidesinin sahibi. Şair bu kasideyi Fatih Sultan Mehmed'e yazmış. Hayal gücü muhteşem... Güneş  üzerinden Fatih'i pek güzel anlatmış. Şimdi hepiniz onun hayal gücüne şahit olacaksınız.
Taht urup tak-ı felekde husrev-i haver güneş
Giydi narenci kaba urundı nur efser güneş
Bu beyitte anlatılan şu: Güneşte normal olarak doğudan doğar. Bir nevi oranın padişahı konumundadır. Gökyüzüne sabah kurar tahtını. Turuncu bir renge bürünür. Bu özellikleri Fatih'e yakıştırmış. Güneş gibi tahtını kurdun. Turuncu kaftanını giydin. Osmanlı'da padişah tahta ilk çıkışında turuncu kaftan giyermiş. Güneşin doğuşunu işler kasidede. Fakat arka planda Fatih Sultan Mehmed'in tahta çıkışını anlatır. 



17 Mart 2016 Perşembe

Divan Şiiri


Divan şairlerinin çok iyi ustalar olduğunu düşünmekteyim. Hepsi de şiirlerini ince eleyip sık dokumuşlar. Bu şiirlere birkaç örnek vereceğim.
     Hab-ı gafletden uyanmağa 'uyun-ı ezhar
Her seher yüzlerine su sepeler ebr-i bahar

Günümüz Türkçesine aktarırsak bu beyit şöyledir.
Gaflet uykusundan çiçeklerin gözlerinin uyanması için bahar bulutu her seher yüzlerine su sepeler.
Mevsimin bir sonucu olarak her sabah zaten çiçeklerin yüzleri ıslak olur fakat burada şair çiçeklerin uyanması için bulutun böyle yaptığını söylüyor. Herkese nasip olmayacak bir hayal gücüne sahiptir divan şairleri. Olayları herkesten farklı görürler ve farklı yorumlarlar.




15 Mart 2016 Salı

Cümle ve Kelime Grupları

       Seslerin bir araya gelerek anlamlı bir bütün oluşturmasına "kelime" denir. Bu kelimeler ve cümleler olmasa biz kendimizi izah edemezdik. Tabiatımız gereği cümle kurmaya ihtiyacımız var. Çünkü herşey paylaştıkça çoğalır. İnsanların bildiklerini paylaşma ihtiyacı vardır. Bu şekilde dil ortaya çıkmıştır.
       Dil kendi kendine şekillenir, oluşur. Kimse ona müdahale edemez. Yabancı kelime geirmesin diye uğraşmanızın bir anlamı yoktur. Çünkü dil kendi yolunu çizer.
       Kelimeler bizim dygularımız sonucu bir cümlede toplanır. Hangi kelimelerin bir araya geleceğine duygu ve düşüncelerimiz karar verir. Kelimeler düşüncelerimizin ve duygularımızın dostudur, ifade ediliş biçimidir. Onlar olmadan duygular tercümansız kalır. Belki de kelimeleri duygularımız oluşturdu kim bilebilir?
        Kelimelerin yan yana sıralanması da grup olmaya yetmez. Aralarında anlam birliği olması lazım. Bu anlam birliği de ekler yoluyla ortaya çıkar.
        Kelime ve kelime gruplarından da cümle oluşur. Bu kelimeleri şairler yontar ve anlamlı, sanatlı bir cümle oluştururlar. Cümlenin ortaya çıkması için kelime gruplarına ihtiyaç yoktur. Çünkü cümle; Kelime,zaman eki,şahıs ekiyle oluşan bir yapıdır. Şairler bu cümlelere değişik anlamlar yüklerler. Her anlatım yolunu kullanırlar. Kimi zaman tabiattan alıntı yaparlar,kimi zaman olayları mübalağalı anlatırlar,kimi zamanda cümlelere estetik katarlar. Onlar kelimelerle bizden daha iyi oynarlar. Bizimde öyle olmamız içn dili iyi kullanmayı öğrenmemiz lazım.

13 Mart 2016 Pazar

Bana seni gerek seni

Aşkın aldı benden beni
Bana seni gerek seni
Ben yanarım dün ü gün
Bana seni gerek seni

Ne varlığa sevinirim
Ne yokluğa yerinirim
Aşkın ile avunurum
Bana seni gerek seni

Aşkın aşıklar öldürür
Aşk denizine daldırır
Tecelli ile doldurur
Bana seni gerek seni

Aşkın şarabından içem
Mecnun olup dağa düşem
Sensin dün ü gün endişem
Bana seni gerek seni

Sufilere sohbet gerek
Ahilere ahret gerek
Mecnunlara Leyla gerek
Bana seni gerek seni

Cennet cennet dedikleri
Birkaç köşkle birkaç huri
İsteyene ver anları
Bana seni gerek seni

Eğer beni öldüreler
Külüm göğe savuralar
Toprağım orda çağıra
Bana seni gerek seni

Yunus durur benim adım
Gün geçtikçe artar odum
İki cihanda maksudum
Bana seni gerek seni

12 Mart 2016 Cumartesi

Utanç Duygusuna Dair

       Utanmak insana ait bir duygudur. Kimi utanılacak bir davranış sonucu utanır, kimi de başkası onun güzel yanlarını söyleyince utanır. Bu utanmanın iyi olduğu taraf elbette. Çünkü günümüzde bu tür utançlar kalmadı. Kişi yaptığı şeyi kendi söylüyor ve onunla övünüyor zaten mütevazilikten uzak bir şekilde. 
        Geçenlerde "Bakacağın yüze utanacağın söz söyleme." diye bir söz okudum. Doğrusu beni çok etkiledi. Çünkü belki de ben dahil bunu herkes yapıyordur isteyerek ya da istemeyerek. Sonunu düşünmeden davranıyoruz. Ya kızgınlıkla oluyor ya da inat uğruna. Hayatta ne olacağı belli olmaz. o yüzden her daim düşünerek konuşmak lazım.

10 Mart 2016 Perşembe

Kavgalarımız

     Herkesin şu kısacık hayatta kavgalı olduğu bir şey vardır. Bunun bir insan olması gerekmez. Bazımız kendimizle kavgalıyız, bazımız hayatla kavgalıdır. Kendimizle kavgalıyızdır çünkü kendimiz sevmeyiz ve kendimizle barışık değilizdir. Yeterince öz güvenimiz yoktur. Sevmediğimiz fakat değiştiremediğimiz huylarımız vardır.
   Hayatla kavgamız yaşam mücadelemizden kaynaklanır. Her gün bir koşuşturmaca ve ekmek parası telaşı... 
    Ve somut olan kavgamız insanlarla olandır. Kimimiz her şey yüzünden kızar ve kavga eder sonunun düşünmeksizin. Hayatın ne getireceğini bilmeden... Sabah kızar ve kalp kırarız. Kim bilir belki sonra öğle namazında cenaze namazını kılarız. Sabah kavga ettiğimiz kişinin tabutunu taşırken buluruz kendimizi. Ama her şey için geçtir. İşte insanoğlu... Hangimiz düşünerek davranıyoruz ki? Düşünen insanlar gibi davranmak dileğiyle...

9 Mart 2016 Çarşamba

Kelimelerin kökenleri

    Hayatımızdaki birçok kelimenin kökenini ya da anlamını bilmeyiz. İşte birkaç örnek:
     Öksüz kelimesindeki ök kelimesinin anlamı anne demektir. -süz eki annesiz manasını vermiştir. Padak kelimesi bugün kullandığımız ayak kelimesidir. Başka şivelerde bu kelime kullanılır. Ses olayları sonucu bu kelime bize ayak olarak geçmiştir. Farsça'daki pa buradan gelmiştir. Pedal, pedikür, pad, uyak, ayak vermek buradan gelmiştir. Öd kelimesi zaman anlamına gelir. Zaman vermek anlamındaki ödün, ödünç kelimeleri öd kelimesinden gelir. Bizim kullandığımız şamdan kelimesi Farsça'dan geçmiştir. Şem Farsça mum demektir. -dan eki -lık, -lik anlamı katar ve mumluk olur. Heft Farsça yedi rakamının karşılığıdır. Hafta kelimesi buradan gelmiştir.
      Daha birçok kelime var. Devamını sizler araştırın benden bu kadar.


8 Mart 2016 Salı

Sesler

         Kulağımızın algıladığı titreşimdir. Somut olmasına rağmen göremediğimizden ötürü soyutmuş gibi gelir bizlere. Lakin somuttur.
      Çeşitli sesler vardır: Kuş sesleri, araba sesleri... Bu seslerden bizi rahatsız ve huzursuz edici olanlarda vardır, içimize huzur dolduran, gevşeten de... Mesela kuş sesleri insana dinginlik verir. Su sesi de aynı şekilde. Benim hayal etmem içimi rahatlatmaya yeter. Güzel bir ney sesi de beni benden alır ve götürür. Onun ilahi sesi, gönüllere hoşluk katar. Herkese göre değişir huzur veren sesler. Ama rahatsız edici sesler genelde ortaktır: Araba sesi, korna sesi gibi. Bu sesler nasıl da huzursuz eder bilirsiniz. Keyfinizi kaçırır. Kötü sesler size asabiyet katar.





7 Mart 2016 Pazartesi

Fuzuli-Su Kasidesi

          Bugün sizlere Fuzuli'nin "Su Kasidesi"nden bahsedeceğim. Kaside'nin asıl ismi "Kaside Der Na't Hazret-i Nebevi".
          Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlare su
          Kim bu denlü dutuşan odlare kılmaz çare su
          Ab-gundur günbed-i devvar rengi bilmezem
          Ya muhit olmuş gözümden günbed-i devvare su
          ......
          Dest-busı arzusiyle ger ölsem dostlar
          Kuze eylen topragum sunun anunla yare su
          
          Dikkat ederseniz her dizenin sonu -resu kelimesiyle bitiyor. Yani Resulullah Efendimizi kast ediyor. Ama sevgiliye yazılmış anlamı da çıkıyor. Bu bize Fuzuli'nin büyük bir şair olduğunu göstermez mi? Sadece iki mana çıkmasıyla elbette büyük şair olunmaz kelimelerle oynaması da adeta hayran bıraktırıcı bir durum. 




5 Mart 2016 Cumartesi

Cennet cennet dedikleri, birkaç köşkle, birkaç huri. İsteyene ver onları, bana seni gerek seni.

        Yunus Emre'ye ait bu sözler ne kadar da anlamlı ve derin öyle değil mi?
        Ben Yunus Emre'yi bu yaz daha iyi tanıdım. Trt 1'deki onun hayatını dizisiyle... O dizide anlatılanların ne kadarı doğru bilmiyorum fakat Yunus Emre'nin öyle bir hayatı olduğunu düşünmemiştim. O dizi Yunus Emre'yi merak etmeme vesile oldu. Bu yüzden Yunus Emre'nin hayatı hakkında araştırmalar yapacağım.
        Gelelim Yunus Emre'nin yukarıdaki sözüne. Dizeler o kadar etkileyici ki... İnsanın içini titretiyor, ısıtıyor. Herkes bu dizeleri okuyunca Rabbine bu denli aşık olmayı ister. Yunus Emre'nin duyduğu hissiyat çok büyük. Allah herkese aşkların en büyüğünü versin.
         Yunus Emre'nin hayatıyla ilgili kesin bilgiler yoktur. Kimi çiftçi olduğunu söyler ama dizide kadılıktan dergaha bağlandığını anlatır. Yani hayatıyla ilgili birçok rivayet vardır.